Powered By Blogger

18 Kasım 2010 Perşembe

4

O otobüs üzerime üzerime gelirken, sessiz kıpırtısız bir şekilde bekledim. Sanki beynimin bir yarısı durmuştu, diğer yarısı ise yavaş çekimle otobüsün gelip bana çarptığını, yere düşüşümü, yüzümün kaportada dağılışını, saçlarımın tekerlekler arasında kalışını ve o acı fren ile biten can çekişme sahnemi kurguluyordu. Hayattan sessiz ve kıpırtısız bir vazgeçiş anı. Aslında belki tam şu anda olsa, hazır kaslarım gevşemiş, seratonin salgım artmışken bu işe bir son versek.. Aklımdan geçen en hızlı düşluünce bu olmalıydı ve işte o acı frenle kendime geldim. Otobüs şöförünün ağız ve el hareketlerinden nasıl sövdüğünü anlayabiliyordum. Pardon der gibi elimi kaldırıp yolun karşı tarafına geçtim. Korkmuştum, uzun zamandır hissedemediğim bir duyguydu bu. İçimden içtiğim antidepresana, o ilacı veren doktora ve en çok en çokta kendime küfrediyordum. Ne için, kim içindi bütün bunlar, küfürlerimden payını alan biri daha oldu ama çok sonra farkettim nedenini, nedenimi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder